arrafcılık ve falcılık islam'da yeri
" Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir, bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz."(Mâide sûresi, âyet 90)

" Şeytan içki ve kumar yoluyla ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi, Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık ( bunlardan ) vaz geçtiniz değil mi?" (Mâide sûresi, âyet 91)

  On günden beri devam edemediğim yazılarıma başlamış bulunuyorum. Çünkü, insanın sağlık ve sıhhatı yerinde olmadığı müddetçe bir kısım kulluk görevlerini, günlük devam ettiği alışkanlıklarını yerine getirememektedir. Bendeniz de, dokuz gün falan hastanede kalmam dolayısıyla, sadece günlük okumalarım dışında yazı, makale ve inceleme gibi hususları aksattım. Bu sebeple, Rabbim, hiç kimseye musibet vermesin. Sağlıklı, sıhhatli günler lütfetsin!.. 

  Epey zamandır, Arrafcılık, kehanet, falcılık gibi rezil şeyler kafamdaydı. Nasib bu güne imiş. İslam ülkelerinin bir kısmını, dünya Müslümanlarının genelini tanımış biri olarak diyorum ki, olmaması, yaşanmaması, tatbik edilmemesi gereken bu tür batıl, sapık, sapkın adetler maalesef, toplumları kasıp kavurmaktadır.
İsterseniz, Anadolu'yu bir araştırınız, mahalllelere giriniz, zavallı, biçare hanım efendileri dinleyinizi, öylesine müthiş hallerle, efsanelerle, mitolojilerle karşılaşacak ve dinleyeceksiniz ki, kahve falımı dersiniz, yitikten haberler mi dersiniz, baht açmak mı dersiniz, her taraf kirlenmiş, her taraf kap kara sislerle örtülmüş göreceksiniz. 

  Beş-on sene önce idi.. Tatil için kendi İlçemdeydim. Bir yakınım hanım kardeş altınlarını çaldırmış, bir telaş, bir heyecanla oraya, buraya koşuşturuyorlardı. Ben, Emniyeti tembih ettim, diğer insanlar ise, falan köyde bir Cinci hoca (!) olduğunu, fala baktığını, yitikleri bulduğunu söylüyor, kayba uğrayan insanların zihin dünyaları tamamen allak bullak ediliyordu.

  Netice de, çok uzak bir köyden cinci, yitikci bir hocanın geldiğini, ücret bakımından anlaşıldığını söylediler. Mahalle toplanmış, kadınlar böylesi bir sahtekarın etrafında toplanmış, onun öğütlerini, altınları kimin çaldığını, iz ve işaretlerde bulunduğunu, çalan kişinin boyunun, endamının , giysisinin bile tarifini yapıyordu.
Benim canım sıkıldı, cincinin toplantısına katıldım. Hanım kardeşler, keşke beni tanıtmasalardı daha iyi olacaktı ama, erken davranıp benim din görevlisi olduğumu söylediler. Adamcağız, hemen tasını, tarağını toplayıp ben bu ortamda çalışamam diyerek, toplantıyı terketmek zorunda kaldı. Hasılı, onun gibi, nice şarlatanın kapısı çalındı, her birinden bir tavsiye, öğüt, tembih alındı ama, kaybolan veya çalınan altınlar bir türlü bulunamadı.

  Onun içindir ki, 21 nci asırda yaşayan Müslümanların bu türlü ahmakça hususları Kur'an filtresinden geçirmesi gerekmektedir. Çünkü, bizler, ne devri cehaletteyiz, ne Ebucehil dönemindeyiz, nede As İbni Vail veya Ebu Lehep dönemini yaşamaktayız. Günün, Müslümanları, asırları devirmiş, böylesi hallerin çıkmaz sokak olduğunu, haramla koyun koyuna yatmak olduğunu bilmeleri lazımdır. 

Cahiliye Dönemine Geri mi Dönmek İstiyoruz !


  Resulullah (sav)'den önce , cahili Araplarda çok yaygın bir şarap içme alışkanlığı bulunduğu için Allah Teala ilk Müslümanları tedrici olarak, yavaş yavaş içki yasağına alıştırmış, önce onun zararının faydasından çok olduğunu bildirmiş, sonra içkili namaz kılmayı yasaklamış ve en sonunda bu ayetle kesin olarak sarhoşluk veren içkileri içmeyi haram kılmıştır. 

  Yine cahiliyye devrinde, Araplar on adet ok sapı ile bir nevi kumar ve şanş oyunları oynarlardı. Bunların yedisinde bazı paylar yazılı idi, üçü de boştu. Güvenilir bir kimse, bir torbanın içinden bunları, katılanlar adına teker teker çekerdi. Dolu çıkanlar maldan hisselerini alır fakirlere verirlerdi. Boş çıkanlar ise bu malın parasını öderlerdi. 

  Kumarların belki de en nezihi olmasına rağmen İslam bunu da yasaklamış, ortaya mal ve para konarak, oynanacak hiç bir şans oyununa izin vermemiş, fukaraya yardım edilecekse bunu herkesin , helal kazancından ayırarark etmesini istemiştir. 
putlar ce cahiliye
  Ayet içki, kumar, falcılık yasağının en önemli sosyal , ahlakî ve Kur'anî hikmetlerini açıklamıştır. Tabii ki, ilgili mütevatir hadisler ile ilim, bunlara ekonomik ve sağlık sebepleri de eklemiştir.
"... kehanet ve falcılık cehalet devri anlayışı olduğu gibi bazı tabiat olaylarından manalar çıkarmak da aynı şekilde cahiliyye anlayışıdır ve gerçekle bir ilgisi yoktur. O cehalet devrinde ay ve güneş tutulmasının yeryüzünde önemli bir kişinin öleceğine veya öldüğüne, ya da büyük bir zarar olacağına inanılırdı. 

  Peygamberimizin oğlu Hz. İbrahim , vefat ettiği zaman tesadüfen güneş tutulmuştu. Halk cehalet devrinden kalma bir anlayışla güneşin tutulmasını , oğlu Hz. İbrahim'in ölümünü bağlamışlardı. Peygamberimiz bu yanlış akideyi ortadan kaldırmak için " Güneş ve ay Allah'ın Allah'ın ayetlerinden iki ayettir. Bunlar hiç bir kimsenin ne ölümünden ne de ne de yaşamasından dolayı tutulmazlar." buyurdu.

  Kehanet ve falcılık konusuna yeterince yer verilmesinin iki sebebi olduğunu , bunlardan birincisinin halkın cahillik devrinde kalma bu konuda bir alışkanlıkları bulunduğunu ve bununla ilgili bazı rivayetleri nakletmiş bulunuyoruz. İkinci sebep ise, o devrin insanı peygamber denilince ondan bu çeşit şeyleri bekliyordu. Bazan ondan, gaybden haber vermesini bazan da sihir ve kehanet yolu ile tabiatı etkisi altına almasını arzu ediyorlardı.." ( Diy. Aylık Dergi,Şubat 2001, L. Şentürk, sayfa 50 )

  Netice olarak;

  Devri cehalet de yaşamıyoruz. Kur'an Müslümanlarının, her şeyden önce akıl ve Kur'an'a baş vurarak neyin yanlış, neyin çirkin, neyin faydalı olmasını bilmeleri gerekir. Falcılık gibi bir çirkin adet, şakadan da olsa, Müslümanlar o yanlışa kat'iyyen düşmemelidir.

  Onun içindir ki, falcılık, kehanet, yitikten haber vermeler ekseri hanım cemaatler arasında yaygındır. Örneğin, üç beş hanım bir yerde toplanıp sohbete başladıklarında, kahve falını da hiç ihmal etmezler. Kendi aralarında bir üç kâğıtçı, hemen başlar gelecekten haber vermeye, baht açmaya, gelecek musibet ve faydalardan dem vurmaya başlarlar.

  Böylesi, şarlatanlıklar, maalesef, ülkemizde haddinden fazla görülmekte ve yaşanmaktadır. Taharet yapmasını bilmeyen nice zavallılar, bir takım eğri-büğrü yollarla insanların yolunu şaşırtır ve menfaat temin ederler.

  Yıllar öncesi idi.. Afganistan ülkesi , Ruslar tarafından işgal edildiği gün, güneş veya ay tutulması da yaşanmıştı. Gariban Afganlı ne yapmalı idi?.. Ay'ın tutulmasına sebep olan cinleri, şeytanlarımı kovsun, yoksa, Ruslara karşı vatanlarını mı müdafaa mı etsinlerdi?.. Tabii ki, onlar, Rus işgalini bir tarafa bırakıp, Ay'ın tutulmasına sebep olan, cinleri, şeytanları, ecinnileri kovalamak için, tas, tabak çalmışlar, havaya tüfeklerle, silahlarla ateş açmışlardı. 

Rabbim!.. Bu mevzuda akıl, basiret, tefekkür ve bilinç nasip eylesin.. Selam ve dua ile..

Şerafettin Özdemir/ Hollanda

Epey zamandır, Arrafcılık, kehanet, falcılık gibi rezil şeyler kafamdaydı. Nasib bu güne imiş. İslam ülkelerinin bir kısmını, dünya Müslümanlarının genelini tanımış biri olarak diyorum ki, olmaması, yaşanmaması, tatbik edilmemesi gereken bu tür batıl, sapık, sapkın adetler maalesef, toplumları kasıp kavurmaktadır. İsterseniz, Anadolu'yu bir araştırınız, mahalllelere giriniz, zavallı, biçare hanım efendileri dinleyinizi, öylesine müthiş hallerle, efsanelerle, mitolojilerle karşılaşacak ve dinleyeceksiniz ki, kahve falımı dersiniz, yitikten haberler mi dersiniz, baht açmak mı dersiniz, her taraf kirlenmiş, her taraf kap kara sislerle örtülmüş göreceksiniz.

Yorum Gönder

Author Name

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *