Eylül 2015

Bir müslümanın, özellikle de kadınların, imamı görmeden televizyon veya radyodan naklen verilen namazla birlikte namaz kılması câiz midir?

Bir kimsenin, radyo veya televizyon aracılığıyla imama uyması câiz değildir. Çünkü cemaatle namazdan maksat; bir araya gelmektir. Cemaatin bir yerde olması veya safların birbirine bitişik olması gerekir.

Maksat hâsıl olmayacağı için radyo veya televizyon aracılığıyla namaz câiz değildir.Eğer bunu câiz görürsek, herkesin kendi evinde beş vakit namazı, hatta cumayı kılması mümkün olur ki bu, Cumanın ve cemaatin meşruiyetine aykırıdır.Buna göre ister kadınların, isterse başkalarının, radyo veya televizyonun arkasında namaz kılması helal değildir.


Bu Yazımızda Peygamber Efendimizin soyağacı. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in (sav) babası, amcası, dedesi kimdir ? Peygamber Efendimizin ailesi hakkında bilgiler bulacaksınız.

Peygamberimiz Hz. Muhammed (a.s.), Mekke’deki Kureyş kabilesinin Haşimoğulları kolundandır. Babası Abdullah, dedesi ise Abdulmuttalib’di. Abdulmuttalib’in babası yani Hz. Muhammed’in büyük dedesi olan Haşim’in asıl adı Amr idi. Haşim kendi döne- minde Mekke’ye, Kâbe’yi ziyaret eden hacılara su (sikâye) ve yiyecek (rifâde) verme işiyle görevliydi. O aynı zamanda çok sık olmasa da ticarî seyahatlerde bulunuyordu. Haşim, Suriye’ye yaptığı ticarî seyahatlerinden birinde Yesrib (Medine)’de Neccaroğullarından Selma binti Amr ile evlendi ve bu evlilikten Peygamberimiz (a.s.)’in dedesi Abdulmut- talib (asıl adı Şeybe) doğdu. Haşim, yine Suriye’ye yaptığı ticarî yolculuklarından birin- de Gazze’de vefat etti. Haşim’in ölümü üzerine kardeşi Muttalib, Medine’de annesinin yanında kalmakta olan yeğeni Şeybe’yi (Abdulmuttalib) Mekke’ye getirdi. Şeybe’yi Muttalib’in kölesi zanneden Mekkeliler ona “Muttalib’in kölesi” anlamına gelen Abdul- muttalib ismini verdiler ve Şeybe artık bundan sonra Abdulmuttalib ismiyle anılmaya başlandı. Abdulmuttalib, Haşimoğullarının başkanı idi.

Abdulmuttalib, Kâbe’nin yanındaki Zemzem kuyusunun yerini yeniden bularak, orayı kazan kişidir. Zemzem kuyusunu o sırada tek oğlu olan Hâris ile kazarken Kureyş’in ileri gelenleri tarafından rahatsız edilmesi üzerine “on oğul sahibi olur da kendisini düşman- larına karşı koruma durumuna gelirlerse, içlerinden birisini Tanrı adına Kâbe’de kurban edeceğine söz verdiği tarihçiler tarafından rivayet edilmektedir. Allah’ın onun bu dileği- ni gerçekleştirdiği ve ona 10 çocuk verdiği, bunun üzerine de Abdulmuttalib’in sözünü gerçekleştirmek üzere Kâbe’de, kurban edilecek oğlunu belirlemek için o zamanın âdet- lerine göre kur’a çektiği ve bu kur’anın Peygamber Efendimizin babası olan Abdullah’a çıktığı ifade edilmektedir. Ancak yine mevcut geleneğe göre Abdullah’ın kurtuluşu, onun yerine deve kurban edilmesi şartıyla mümkündü. Öyle ki, Abdullah ile deve ara- sında çekilen her kur’a Abdullah’a isabet ediyordu. Ta ki kurban edilecek develerin sayısı 100’e ulaştığında kur’a develere isabet ederek son buldu. Böylece Abdullah’ın yerine 100 deve kurban edildiği söylenmektedir. 

Abdulmuttalib, hacıların su (sikâye) ve yemek (rifâde) ihtiyacını karşılama görevini de yürüten bir şahıstı. Kur’an’da Fil suresinde söz edilen Fil olayı sırasında Kâbe’yi yıkma amacıyla gelen Yemen hükümdarı Ebrehe ile görüşmelerde bulunan şahıs yine Abdul- muttalib idi.

Abdulmuttalib’in oğlu, Hz. Peyamber’in babası Abdullah da ailenin diğer fertleri gibi Suriye ile ticarî ilişkiler içerisinde olan biriydi. Abdullah, Kureyş kabilesinin Zühre koluna mensup Vehb’in kızı Amine ile evlendi. Bu evlilikten birkaç ay sonra çıktığı ticarî yolculuklardan birini Gazze’ye gerçekleştirdi, dönerken uğradığı Medine’de, babasının dayılarının yanında, oldukça genç bir yaşta, hastalanarak öldü. Muhammed (a.s.) babasının ölümünden kısa bir süre sonra 20 Nisan 571 tarihinde Mekke’de doğ- du. Onun doğduğu yıl, Ebrehe’nin Kâbe’yi yıkmak üzere Mekke’ye savaş girişiminde bulunduğu yıldır.

Peygamber Efendimizin soyu İsmail peygamber soyundan, Adnaniler kavminden, Kureyş kabilesinin Haşimoğulları sülalesinden gelir. Rivayet edilen soy silsilesi şöyledir: Muhammed, Abdullah, Abdulmuttalib (Şeybe), Hâşim, Abd-i Menaf (Muğire), Kusayy, Kilab, Mürre, Kâb, Lüeyy, Galib, Fihr, Mâlik, Nadr, Kinâne, Hüzeyme, Müdrike (Amir), İlyas, Mudar, Nizar, Maad, Adnan Ayrıca Muhammed, kendi soyunun İbrahim'den geldiğini ifade eder: "Allah, İbrahimoğullarından İsmail'i, İsmailoğullarından Kinaneoğullarını, Kinaneoğullarından Kureyş'i, Kureyş'ten Beni Hâşim'i, Beni Hâşim'den de beni seçmiştir."

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in (sav) Soyağacı - İnfografik

(Yakınlaştırmak İçin Resimin Üzerine Tıklayınız)

Peygamber Efendimizin Soy Ağacı ve Ailesi




VEDA HUTBESİ - خُطبة حَجّة الوداع


Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) Vedâ haccında, 9 Zilhicce Cuma günü zevâlden sonra Kasvâ adlı devesi üzerinde, Arafat Vâdisi'nin ortasında 124 bin Müslümanın şahsında bütün insanlığa şöyle hitab etti: 

"Hamd Allah'a mahsustur. O'na hamdeder, O'ndan yardım isteriz. Allah kime hidâyet ederse, artık onu kimse saptıramaz. Sapıklığa düşürdüğünü de kimse hidâyete erdiremez. Şehâdet ederim ki; Allah'dan başka ilâh yoktur. Tektir, eşi ortağı, dengi ve benzeri yoktur. Yine şehâdet ederim ki, Muhammed O'nun kulu ve Rasûlüdür." 

"Ey insanlar! Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım. İnsanlar! Bugünleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız, namuslarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecâvüzden korunmuştur. 

Ashabım! Muhakkak Rabbinize kavuşacaksınız. O'da sizi yaptıklarınızdan dolayı sorguya çekecektir. Sakin benden sonra eski sapıklıklara dönmeyiniz ve birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyetimi, burada bulunanlar,bulunmayanlara ulaştırsın. Olabilir ki, burada bulunan kimse bunları daha iyi anlayan birisine ulaştırmış olur. Ashabım! Kimin yanında bir emanet varsa, onu hemen sahibine versin. Biliniz ki, faizin her çeşidi kaldırılmıştır. Allah böyle hükmetmiştir. İlk kaldırdığım faiz de Abdulmutallib'in oğlu (amcam) Abbas'ın faizidir. Lakin anaparanız size aittir. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız. 

Ashabım! Dikkat ediniz, cahiliyeden kalma bütün adetler kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Cahiliye devrinde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalib'in torunu Iyas bin Rabia'nın kan davasıdır. 


Ey insanlar! Muhakkak ki, şeytan şu toprağınızda kendisine tapınmaktan tamamen ümidini kesmiştir. Fakat siz bunun dışında ufak tefek işlerinizde ona uyarsanız, bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakınınız. 

Ey insanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah'ın emaneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allah'ın emriyle helal kıldınız. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınların da sizin üzerinizde hakkı vardır. Sizin kadınlar üzerindeki hakkınızı; yatağınızı hiç kimseye çiğnetmemeleri, hoşlanmadığınız kimseleri izniniz olmadıkça evlerinize almamalarıdır. Eğer gelmesine müsaade etmediğiniz bir kimseyi evinize alırlarsa, Allah, size onları yataklarında yalnız bırakmanıza ve daha olmazsa hafifçe dövüp sakındırmanıza izin vermiştir. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, meşru örf ve adete göre yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir. 

Ey mü'minler! Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler, Allah'ın kitabı Kur-ân-i Kerim ve Peygamberin sünnetidir. 

Mü'minler! Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman Müslüman'ın kardeşidir ve böylece bütün Müslümanlar kardeştirler. Bir Müslüman'a kardeşinin kanı da, malı da helal olmaz. Fakat malını gönül hoşluğu ile vermişse o başkadır. 

Ey insanlar! Cenab-ı Hak her hak sahibine hakkını vermiştir. Her insanın mirastan hissesini ayırmıştır. Mirasçıya vasiyet etmeye lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden kimse için mahrumiyet vardır. 

Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Adem'in çocuklarısınız, Adem ise topraktandır. Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi; kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah'tan korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli olanınız O'ndan en çok korkanınızdır. Azası kesik siyahî bir köle başınıza amir olarak tayin edilse, sizi Allah'ın kitabi ile idare ederse, onu dinleyiniz ve itaat ediniz. Kimse kendi suçundan başkası ile suçlanamaz. Baba, oğlunun suçu üzerine, oğlu da babasının suçu üzerine suçlanamaz. Dikkat ediniz! Şu dört şeyi kesinlikle yapmayacaksınız: 

- Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayacaksınız. 
- Allah'ın haram ve dokunulmaz kıldığı canı, haksız yere öldürmeyeceksiniz. 
- Zina etmeyeceksiniz. 
- Hırsızlık yapmayacaksınız. 

İnsanlar! Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz? " Sahabe-i Kiram birden söyle dediler: "Allah'ın elçiliğini ifa ettiniz, vazifenizi hakkıyla yerine getirdiniz, bize vasiyet ve nasihatte bulundunuz, diye şahadet ederiz!" 

Bunun üzerine Resul-i Ekrem Efendimiz (S.A.V.) şahadet parmağını kaldırdı, sonra da cemaatin üzerine çevirip indirdi ve söyle buyurdu: "Şahit ol yâ Rab! Şahit ol yâ Rab! Şahit ol yâ Rab! "

VEDA HUTBESİ ARAPÇA - خُطبة حَجّة الوداع


((الحمد لله، نحمَده ونستعينه، ونستغفره ونتوب إليه. ونعوذ بالله من شرور أنفسنا، ومن سيِّئات أعمالنا. من يَهْدِ الله فلا مُضلّ له، ومن يُضلِلْ فلا هادي له. وأشهد أن لا إله إلاّ الله وحْده لا شريك له، وأنّ محمداً عبدُه ورسولُه. أوصيكُم عبادَ الله بتقوى الله! وأحثّكم على طاعته! وأستفتح بالذي هو خير.أمّا بعد،
أيها الناس!
اسمعوا منِّي أًبَيِّنْ لكم! فإنِّي لا أدري لعلّي لا ألقاكم بعد عامي هذا في موقفي هذا.
أيها الناس!
إنّ دماءَكم وأموالَكم عليكم حرام إلى أن تلقَوْا ربّكم، كحُرمة يومكم هذا، في شهْركم هذا، في بلَدكم هذا. ألاَ هل بلّغت؟ اللهم اشْهدْ! فمَن كانت عنده أمانةٌ فلْيُؤدِّها إلى الذي ائتَمَنه عليها.
وإنّ رِبا الجاهلية موضوع. وإنّ أوّلَ رباً أبدأ به: رِبَا عمِّي العباس بن عبد المطلب. وإن دماءَ الجاهلية موضوعة. وأوّلُ دمٍ أبدأ به: دمُ عامر بن ربيعة بن الحارث بن عبد المطلب. وإنّ مآثِرَ الجاهلية موضوعة، غيرَ السّدانة والسِّقاية. والعَمْد قَوَد. وشِبْه العَمْد ما قُتل بالعصا والحجَر، وفيه مائة بعير؛ فمن زاد فهو من أهل الجاهلية.
أيّها الناس!
إنّ الشيطان قد يئِس أن يُعبد في أرضكم هذه، ولكنّه قد رضِي أن يُطاع فيما سوى ذلك ممّا تَحقِرون من أعمالكم.
أيها الناس!
{إِنَّمَا النَّسِيءُ زِيَادَةٌ فِي الْكُفْرِ يُضَلُّ بِهِ الَّذِينَ كَفَرُوا يُحِلُّونَهُ عَاماً وَيُحَرِّمُونَهُ عَاماً لِيُوَاطِئُوا عِدَّةَ مَا حَرَّمَ اللَّهُ فَيُحِلُّوا مَا حَرَّمَ اللَّهُ}.إنّ الزمان قد استدار كهيئتِه يومَ خلَق الله السموات والأرض، منها أربعةٌ حُرُم: ثلاثٌ متواليات، وواحدٌ فرد: ذو القعدة، وذو الحجّة، والمُحرّم، ورجب الذي بين جُمادى وشعبان. ألاَ هل بلّغت؟ اللّهمّ اشهد!
أيها الناس!
إنّ لِنسائكم عليكم حقاً، ولكُم عليهنّ حقّ. ولكُم عليهنّ ألاّ يوطِئْنَ فُرَشَكم غيرَكم، ولاَ يُدخلْن أحداً تكرهونه بيوتَكم إلاّ بإذْنكم، ولا يأتينَ بفاحشة مبيِّنة. فإن فعلْن، فإنّ الله قد أذِن لكم أن تهجروهنّ في المضاجع، وتضربوهنّ ضرباً غيرَ مبرِّح. فإن انتهيْن وأطعْنَكم، فعليكم رزقُهنّ وكسوتهنّ بالمعروف. وإنما النساء عندكم عوانٍ لا يملكْن لأنفسهنّ شيئاً. أخذتموهُنّ بأمانة الله، واستحلَلْتم فروجهنّ بكلمة الله. فاتّقوا الله في النساء! واستَوْصُوا بهنّ خيْراً! ألاَ هل بلّغْت؟ اللهمّ اشهَدْ! ألاَ هل بلّغت؟ اللهمّ اشهدْ!
أيها الناس!
إنما المؤمنون إخْوة، ولا يَحِلُّ لامرئٍ مسلم مالُ أخيه إلاّ عن طيبِ نفْسٍ منه! ألا هل بلّغت؟ اللهمّ اشهدْ! فلا ترجِعُنّ بعدي كفّاراً يضرب بعضُكم رقابَ بعضٍ؛ فإنِّي قد تركتُ فيكم ما إن تمسّكتُم به لن تَضِلّوا بعده: كتاب الله! ألا هل بلّغت؟ اللهم اشهدْ!
أيها الناس!
إنّ ربكم واحد! وإنّ أباكم واحد! كلّكم لآدم، وآدمُ من تراب! أكرمُكم عند الله أتقاكم. إن الله عليم خبير. ليس لعربِيٍّ على عَجميٍّ فضلٌ إلاّ بالتقوى. ألاَ هل بلّغت؟ اللهمّ اشهدْ!)). قالوا: نعم. قال: ((فلْيُبلِّغِ الشّاهدُ الغائبَ! أيّها الناس! إنّ الله قسَم لكلِّ وارثٍ نصيبَه من الميراث؛ فلا تجوز وصيّة لوارث في أكثر من الثّلث. والولدُ للفراش، وللعاهر الحجَر. مَن ادّعَى لغير أبيه، أو تولّى غيرَ مواليه، فعليه لعنةُ الله والملائكة والناس أجمعين؛ لا يُقبل منه صرفٌ ولا عدلٌ. والسلام عليكم ورحمة الله وبركاته)).

*Ashap: Peygamber Efendimize iman ederek O'nu gören ve müslüman olarak ölen kimselere denmektedir.

Peygamberimizin Risalet Günlüğü İnfografik

Veda Hutbesi ve Risalet İnfografik

2015 Kurban Bayramı Hutbesi
Diyanet İşleri Başkanlığının, Din Hizmetleri Genel Müdürlüğünce hazırlanan Kurban Bayramının 1. Günü Bayram namazında okunacak olan 24 Eylül tarihli hutbeye aşağıdan ulaşabilirsiniz.

Aziz Müminler! Rabbimizin rızasını umarak O’nun evine koşan, bu bayramın huzur ve sevincine kavuşan Aziz Kardeşlerim! Sabahınız hayrolsun. Bayramınız mübarek olsun. Bizleri bu bayrama eriştiren Âlemlerin Rabbine sonsuz hamd-ü senalar olsun. Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz, Efendimiz (s.a.s)’e hitaben şöyle buyurmaktadır: “Şüphesiz biz sana bitmez tükenmez nimetler verdik.

Öyleyse sen rabbin için namaz kıl ve kurban kes! Asıl soyu kesik olan, sana karşı nefret duyandır.” 1 Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s), bir kurban bayramı günü ashabına şöyle seslenmiştir: “Bugün ilk işimiz, bayram namazı kılmak, sonra da kurban kesmektir. Böyle yapanlar, sünnetimize uygun davranmış olur.”2 Bugün, Allah’ın varlığına ve birliğine, Muhammed Mustafa (s.a.s.)’in peygamberliğine inananların bayramıdır. Bugün, iman kardeşliğinin tekbirler, tebrikler ve tebessümlerle hayat bulduğu zamandır. Bu kardeşliğe ne kadar da muhtacız! İnşaallah mübarek Kurban Bayramını, kardeşliğimizin tesisine vesile kılacağız. Bugün burada aynı safta yan yana durduk; Allah’ın huzuruna aynı şuur ve duygularla, aynı coşkuyla vardık. Samimiyetle ellerimizi Rabbimize, gönül kapılarımızı da birbirimize açtık.

 Aziz Kardeşlerim! Bugün, bizleri Rabbimize yaklaştıran, birbirimize kaynaştıran, insanlığı tevhitte buluşturan muazzam bir ibadet olan kurban günüdür. Bugün, kurbanlarımızla Hz. İbrahim’in sadakatini, Hz. İsmail’in teslimiyetini örnek aldığımızı bir kez daha ikrar edeceğimiz gündür. Bugün, asıl sahip olduğumuzun, Allah rızası için verdiğimiz; asıl rahatımızın, rahata erdirmemiz; asıl huzurumuzun, huzurlu kılmamız olduğunu bir kez daha bizlere hatırlatan gündür. Bugün, varlık vesilemiz olan anne babalarımıza hürmet ve merhametimizi, varımızı yoğumuzu paylaştığımız eşlerimize ülfet ve muhabbetimizi, ciğerparelerimiz evlatlarımıza ilgi ve şefkatimizi zirveye çıkaracağımız gündür. Bugün, kardeşlerimize, komşularımıza, akrabalarımıza kurban etinden öte sıcak bir gönül, mütebessim bir yüz, tatlı bir söz ikram edeceğimiz gündür. Bugün, dünyanın türlü hengâmesi içerisinde yorulan, paslanan zihin ve gönüllerimizin bayram sevinciyle parlayacağı gündür. Bugün, yanımızda saf tutan kardeşlerimizle, gözlerimizin içine bakarak, ellerimizi tutarak, sımsıkı kucaklaşarak tebrikleşeceğimiz; huzur ve dirliğimizi, mutluluk ve birliğimizi pekiştireceğimiz gündür.

Kardeşlerim! Bayramlar, Allah’ın biz müminlere lütfettiği birer armağandır; her türlü günahtan, kötülüğün kaynağı olan vasıflardan arınmak, eksikliklerimizi gidermek için bizlere sunulan fırsatlardır. Bayramlar, mazlumun, fakirin, yetimin, kimsesiz ve muhtaçların yanında olma zamanıdır. Müminlerin, dua ve yakarışlarını hep beraber Rahman’a arz edişlerinin, sevinçlerini paylaşmalarının, aynı iklimi teneffüs etmelerinin, yardımlaşma ve dayanışmanın vaktidir. Renk, ırk, dil, coğrafya farklılığı gözetmeksizin eşitlenmenin, kendini bilmenin, kardeşimizin farkında olmanın, hassasiyetin, hiç bir canı incitmemenin, geleceğe dair ümitleri tazelemenin adıdır bayramlar.

Bayramlar, tekbirlerimiz, tehlillerimiz, tesbihlerimiz, telbiyelerimiz ve dualarımızla bize tevhid şuuru aşılayan, benliğimizi yenileyen, ruhumuzu dirilten, nefsimizi arındıran ve imanımızı coşturan kutlu günlerdir. Kıymetli Kardeşlerim! Bu bayram, müminlerin bir kısmının, bütün ümmeti temsilen Allah’ın evi Kâbe’de, mahşeri andıran Arafat’ta, kötülüklerin bırakıldığı Mina’da misaklarını yeniledikleri ve bu coşkuyla Medine’de Resûlullah (s.a.s)’i ziyaret ettikleri, o kutsal toprakların huzurunu ülkelerine ve ülkemize taşıdıkları günlerdir. Şu kadar var ki; İslam dünyası, son birkaç yüzyılı hep çile, sıkıntı ve kargaşa içinde geçirdi. Birçok İslâm ülkesinde şiddet, terör ve iç savaşın ardı arkası kesilmiyor. Bayramın tadını ve heyecanını hissedemeyen nice anneler, evlatları için gözyaşı döküyor. Bayramda ailesine kavuşamayan nice babalar, savaşın ortasında bayramın huzurunu özlüyor. Nice masum yavru, bayrama hüzün ve yıkılmış hayallerle giriyor.

 Bu hazin manzara karşısında bizler, dualarımıza kardeşlerimizi de dâhil ederek içtenlikle Rabbimize yalvarıyor ve diyoruz ki; Rabbimiz! İslam beldelerini her türlü felâket, istila, işgal ve mağduriyetten kurtar ve koru! Yâ Rabbi! Yürekleri yanmış, huzurları çalınmış, yarınları ellerinden alınmış müminlere aydınlık günler ve gelecekler göster! Müminlere güç, irade, feraset, basiret, birlik, dirlik ihsan eyle Allah’ım! Güzel yurdumuzu ve bizleri karanlıklara sürüklemek, fitne ateşiyle bizi tutuşturmak isteyenlere fırsat verme; onlara karşı yekvücut olmayı milletçe hepimize nasip eyle Allah'ım! Yâ Rabbi! Dinimiz, vatanımız, şanlı bayrağımız, milletimiz ve bütün mukaddesatımız için canlarını feda eden aziz şehitlerimize merhametinle muamele eyle! Bizleri şehitlerin uğrunda can verdikleri değerlerimizden ayırma; bu bayramı birlik, beraberlik ve kardeşliğimizin pekişmesine vesile eyle Allah’ım!

1 Kevser, 108/1-3. 2 Buhârî, Îdeyn, 3.

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Osmanlı'da Kurban Bayramı Manzarası
Bu yıl 24 Eylül'e tekabül edecek olan Kurban Bayramı için hazırlıklar başladı. Yarın sabahın ilk saatlerinde bayram namazı kılınacak daha sonra hali vakti yerinde olanlar kurban kesip ibadetini yaşayacak ve bu mübarek günün rahmetine hep birlikte nail olacağız. Kurban bayramında kılınacak olan bayram namazını unutanlar ve yeniden hatırlayanlar için kısaca anlatalım.

Bayram namazı iki rekâttır. Cemaatle kılınır. Bayram namazlarında ezan okumak, ikamet getirmek yoktur. Bayram hutbesi sünnettir ve namazdan sonra okunur. Cuma hutbesi ise farzdır, namazdan önce okunur.

Diğer namazlardan farklı olarak bayram namazlarının birinci rek'atında üç, ikinci rek'atında da üç kere olmak üzere fazladan altı tekbir alınır. Bunlara "Zevaid" tekbirleri denir.

Bayram Namazının Kılınışı Birinci Rek'at:

1) Cemaat düzgün sıralar halinde imamın arkasında yer alır ve "Niyet ettim Allah rızası için Kurban Bayramı namazını kılmaya, uydum imama" diye niyet eder.

2) imam "Allahu Ekber" deyip ellerini yukarıya kaldırınca. Cemaat de "Allahu Ekber" diyerek ellerini yukarıya kaldırıp göbeği altına bağlar.

3) Hem imam, hem de cemaat gizlice "Sübhaneke"yi okur. Bundan sonra üç kere tekbir alınır. Tekbirlerin alınışı şöyledir:

Birinci Tekbir: imam yüksek sesle, cemaat da onun peşinden gizlice "Allahu Ekber" diyerek (iftitah tekbirinde olduğu gibi) ellerini yukarıya kaldırıp sonra aşağıya salıverirler. Burada kısa bir süre durulur.

İkinci Tekbir: ikinci defa "Allahu Ekber" denilerek eller yukarıya kaldırılıp yine aşağıya salıverilir ve burada da birincide olduğu kadar durulur.

Üçüncü Tekbir: Sonra yine "Allahu Ekber" denilerek eller yukarıya kaldırılır ve aşağıya salıverilmeden bağlanır.

4) Bundan sonra imam, gizlice "Euzü Besmele", açıktan Fatiha ve bir sure okur .(Cemaat bir şey okumaz, imamı dinler)

5) Rükû ve secdeler yapılarak ayağa (ikinci rek'ata) kalkılır ve eller bağlanır.

Bayram Namazının Kılınışı İkinci Rek'at:

6) imam gizlice Besmele, açıktan da Fatiha ve bir sure okur. Sure bitince imam yüksek sesle, cemaat da içinden

(birinci rek'atta olduğu gibi) üç kere daha tekbir alır, üçüncü tekbirden sonra eller bağlanmadan, dördüncü tekbir ile rükua varılır. Sonra da secdeler yapılarak oturulur.

7) Oturuşta. İmam ve cemaat, Ettehiyyatü. Allahumme salli, Allahumme barik ve Rabbena Atina ... duasını okuyarak önce sağa, sonra sola selam verip namazı bitirirler. Namazdan sonra hutbe okunur.

Author Name

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *